-
1 tur atmak
to take a stroll -
2 tur
tur s1) Reise f, Tour f3) Runde fyeni arabayla bir \tur atmak eine Runde mit dem neuen Wagen drehen\turunu atmak seine Runde machen\tur atmak einen Rundgang machen -
3 tur
tur Tour f, Tournee f; Rundreise f; SPORT, fam Runde f (= Spaziergang); POL (Gesprächs-, Wahl)Runde f;tur atlamak in die letzte Runde kommen;tur atmak fam eine Runde drehen;tur operatörü Reiseveranstalter m, -in f;tura çıkmak einen kleinen Ausflug machen;dünya turu Weltreise f; Weltumsegelung f -
4 tur
1) прогу́лкаtura çıkmak — соверша́ть прогу́лку
2) спорт. тур (отдельная часть какого-л. состязания)tur atlamak — пройти́ отбо́рочные соревнова́ния
3) тур (отдельный этап чего-л.)seçimlerin birinci turu — пе́рвый тур вы́боров
4) тур, турне́konser turu — конце́ртное турне́
5) круг; оборо́тtur atmak — а) де́лать круг / вито́к; б) соверша́ть прогу́лку
-
5 tur
тур; круг; оборо́т; турне́; прогу́лкаtur atmak — а) де́лать круг (вито́к); б) соверша́ть прогу́лку
konser turu — конце́ртное турне́
-
6 tur
1. tour. 2. round (of voting), ballot. 3. round (in a contest). - atlamak not to participate in a round of a contest (owing to one´s not having been selected for that round in a draw). - atmak /da/ to take a stroll around, have a walk round (a place). -
7 Runde
Runde <-n> ['rʊndə] f1) ( Gesellschaft) topluluk, grup;sie nahmen ihn in ihre \Runde auf onu gruplarına [o aralarına] aldılarseine \Runde machen turunu atmak;eine \Runde mit dem neuen Wagen drehen yeni arabayla bir tur atmaküber die \Runden kommen ( fam) geçinip gitmek4) (Getränke\Runde)eine \Runde schmeißen herkese içki ısmarlamak -
8 spazieren
spazieren* [ʃpɑ'tsi:rən]( im Auto) \spazieren fahren (otomobille) dolaşmak [o tur atmak];im Wald \spazieren gehen ormanda dolaşmak [o tur atmak] -
9 Rundgang
-
10 lap
kucak; (yarista) tur; etek; perdah çarki; kivrim, katmer; dalgalarin çarpmasi, çarpma sesi (yarista) tam tur atmak; rakibini bir turluk farkla geçmek; yalayarak içmek; (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak; katlamak, sarmak; katlanmak, sar -
11 покружить
-
12 Spritztour
-
13 drehen
drehen ['dre:ən]I vtden Kopf \drehen başını döndürmek [o çevirmek];wie man es auch dreht und wendet neresinden bakarsan bak3) film çevirmekvielleicht können wir die Sache so \drehen, dass... belki bu işi öyle bir kitabına uydurabiliriz ki...5) ( pej);ein Ding \drehen dolap çevirmek [o döndürmek]6) ( fam)eine Runde mit dem neuen Wagen \drehen yeni arabayla bir tur atmakII viIII vrsich \drehen1) ( rotieren) dönmek;mir dreht sich alles im Kopf başım dönüyor;er drehte sich auf den Rücken sırt üstü döndü2) ( betreffen) söz konusu olmak (um -) -
14 herumgehen
herum|gehen1) ( herumspazieren) etrafında dönmek (um -in), etrafında tur atmak (um -in) ( fam) ( ziellos) gezinmek, dolanmak, dönmek, dolaşmak;das geht mir schon lange im Kopf herum bu benim başımda çoktandır dolaşıyor, bu benim çoktandır zihnimi kurcalıyor -
15 herumlaufen
-
16 rundgehen
-
17 wandeln
-
18 werfen
werfen <wirft, warf, geworfen> ['vɛrfən]I vtnicht \werfen! atmayınız!;jdn zu Boden \werfen birini yere atmak;die Tür ins Schloss \werfen kapıyı çarpmak;etw auf den Markt \werfen bir şeyi pazara sürmek;eine Münze \werfen yazı tura atmak;jdn ins Gefängnis \werfen birini hapse atmak;jdn aus etw dat \werfen birini bir şeyden atmak2) ( bilden) yapmak, oluşturmak;die Flüssigkeit wirft Blasen sıvı kabarcık yapıyorII vrsich \werfensie warf sich aufs Bett kendini yatağa attı3) ( sich verziehen) esnemek, yamulmak, çarpılmakIII vi1) a. sport atmak;wie weit kannst du \werfen? ne kadar uzağa atabilirsin?;mit Geld um sich \werfen paraları saçıp savurmak -
19 knallen
-
20 cast
firlatmak, atmak; atmak, çikarmak, degistirmek; (oy) vermek; dökmek, saçmak; rol vermek; dökmek, döküm yapmak,atma, atis; kalip, döküm; oynayanlar, oyuncular; çesit, tür; alçi, atilmis; dökme
- 1
- 2
См. также в других словарях:
tur atmak — 1) dolaşmak, dolaşıp gelmek, dönmek Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor. H. Taner 2) şampiyon olunca veya galip gelince takım oyuncuları seyircileri selamlayarak sahada dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tur — is., Fr. tour 1) Dolaşma Yemekten sonra araba ile tura çıktık. Y. K. Beyatlı 2) Bir sonuca ulaşıncaya kadar yapılan iş 3) Başladığı noktada biten, bir veya daha fazla yere önceden belirlenmiş bir programa göre yapılan seyahat Birleşik Sözler tur… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarf atmak — 1) dolandırıcı zarf vb. kullanarak bir tür para sızdırmak veya çarpmak 2) karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek veya bazı davranışlarda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
turlamak — nsz Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak Futbolcular Kuşadası nda turluyor! Sabah otuz tur atan oyuncular öğleden sonra da teknik ve taktik çalıştı … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş kıç olmak — den. yelkenli yavaşlayıp kendi çevresinde bir tur atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sigorta — is., İt. sicurta 1) Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi İsveç te çok sağlam bir sigorta… … Çağatay Osmanlı Sözlük
List of tractor manufacturers — The following companies and organisations currently manufacture tractors.: Also see: List of former tractor manufacturers : Also see: List of traction engine and steam tractor manufacturers : Also see: List of tractors built by other companies… … Wikipedia
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faraş — is., Ar. ferrāş Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı. E. E. Talu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük